Lacan’ın "cinsel ilişki yoktur" sözü, cinsiyet ve arzu üzerine geliştirdiği fikirlerin merkezinde yer alır. Bu ifadeyle, Lacan, cinsiyetlenmiş ilişkilerdeki imkansızlıkların altını çizer. Bu yazıda, Lacan’ın cinsiyetlenme formüllerinden yola çıkarak, onun cinsellik ve arzu üzerine söylediklerini daha yakından inceleyeceğiz.
Özne ve Kayıp Nesne Arasındaki İlişki: Lacan’a Göre Tamamlanamazlık
Freud (1905) sevgi nesnesinin, ancak tekrardan bulunabilecek bir nesne olduğunu savunur. Yani her yeni sevgi nesnesi, kökeni itibarıyla ilksel sevgi nesnelerine – ebeveynlere – dayanır. Benzer şekilde Lacan (1956-1957) da nesnenin kendisini daima kayıp nesneyi arayış yoluyla ortaya koyacağını, her yeni nesnenin de ancak yeniden bulunmuş bir nesne olacağını ifade eder. Yeni bir sevgi nesnesi, aslında kaybolan orijinal sevgi nesnesi olamayacaktır. Bu yüzden, onu yeniden bulma çabası her seferinde başarısızlıkla sonuçlanır. Bu durum, özne ile sevgi nesneleri arasında tam bir uyumun mümkün olmadığını gösterir.
Lacan, özne ve nesnesinin birbirini tamamlamasının, bir uyum içinde ilişki kurmasının imkansız olduğunu ifade eder. Sevgi nesnesi her sahneye çıktığında, beraberinde çeşitli paradokslar da getirir. Lacan’a göre, özne ile sevgi nesnesi arasındaki bu ilişki biçimi, kadın ve erkek arasındaki romantik ilişkiyi de karmaşık hale getirir. Çünkü kadın ve erkek arasında, birbirlerini tamamlayıcı nesneler olabilmelerini engelleyen bir boşluk her zaman vardır.

Lacan'ın “Cinsel İlişki Yoktur” Sözü ve Teorik Açılımlar
Lacan (1972), teorik açılımlarının daha ileri bir noktasında, kadın ve erkek arasındaki ilişkiyle ilgili olarak “cinsel ilişki yoktur” şeklindeki meşhur sözünü söyler. Bir sonraki yıl verdiği seminerinde ise bu ifadenin, cinsel birleşme eylemini inkâr etmediğini, fakat kastrasyon kompleksinin yapısı itibarıyla, bir çifti oluşturan her bir öznenin cinsel ilişkiye esasında ayrı biçimlerde katıldığını anlattığını belirtir (Lacan, 1972-1973). Lacan bu ifadeyi yıllar içerisinde seminerlerinin farklı noktalarında farklı anlamları kapsamak için kullanmıştır. Bu sebeple bu ifadeye pek çok açıdan yaklaşılabilir.
Kadın: “Başka cinsiyet”
Monribot (2013), Lacan’ın bu ifadesini cinsiyetlenme formüllerini kullanarak açıklar: Kadınların partnerleri aracılığıyla deneyimledikleri erotik jouissance (acıyla karışan zevk), erişebildikleri diğer, fallik fonksiyonun dışında kalan “Başka jouissance”a nüfuz etmez ve onunla herhangi bir temas içinde değildir. Kadınların deneyimlediği iki farklı jouissance, birbirine zıtlık teşkil eder. Başka jouissance sebebiyle kadın tam olarak fallik fonksiyon içerisinde tanımlanamaz. Bu sebeple kadın “Başka cinsiyettir” (Monribot, 2013).
Tekil Jouissance
Ayrıca, fallik ilişkilenme her bir partnerin cinsel ilişkiye birbirinden bağımsız jouissance’larıyla girmesini gerektirir: Tarafların tecrübeleri, kendi vücutları üzerinden elde ettikleri farklı jouissance’lar aracılığıyla yaşanır (Monribot, 2013). Sonuç olarak, partnerlerin yaşadığı jouissance’lar birbirinden ayrı, hatta birbirine yabancıdır. Cinsel ilişki sadece iki farklı jouissance’ın aynı anda yaşanmasına vesile olmuş olur: Partnerler birbiriyle aynı şeyi hissetmez, yaşanan jouissance her ikisi için de farklıdır ve bu, tamamen tekil bir deneyimdir. Bu sebeple, jouissance’ın paylaşıldığı bir "cinsel ilişki yoktur" (Monribot, 2013). Sonuç olarak, Lacan’ın teorisi, cinsel ilişkiyi sadece iki ayrı jouissance’ın karşılaşması olarak tanımlar, bu da cinsiyetler arasındaki simetrinin imkansız olduğunu ortaya koyar. İki farklı cinsiyetin dayandığı farklı mantıklar ve erişebildikleri farklı jouissance’lar sebebiyle cinsel ilişki aşk ve arzu arasında kalan belirli bir diyalektiği harekete geçirir (Sciara, 2011).
Herkes Kendi Fantazmıyla Beraber
Lacan’ın “Cinsel İlişki Yoktur” sözünün bir diğer teorik açılımı, yine cinsiyetlenme tablosu üzerinden yapılabilir. Cinsiyetlenme tablosunun alt kısmında yer alan oklar, erkeklerin partnerlerinde obje a’yı, kadınların ise imgesel fallusu (Φ) aradığını gösterir (Fink, 1995). Erkeklerin arayışında olduğu obje a kadına eşitlenemez. Obje a, kadının kendisinden ziyade, indirgenmesi imkansız olan belirli bir yönüyle ilişkilidir: Kadının belirli bir şekilde bakışı, tavırlarında görülen özel bir detay veya benzeri bir parçası, partneri için obje a’yı temsil edebilir (Fink, 1995). Benzer şekilde, kadınların arayışında olduğu imgesel fallus da erkek partnerin kendisine eşitlenemez: Hiçbir erkek imgesel fallusa tamamen sahip olamaz. Kadının “Başka cinsiyet” oluşu da bu yakalanması zor simetriyi imkansızlaştırır (Fink, 1995). Lacan'ın ifadesiyle bu durum cinsiyetlerin maskeli balosunun sahnelenmesiyle sonuçlanır.
Bir kişi partnerinde yeni bir özneyle karşılaşmaz. Onunla ilişki kurmasının tek yolu onu bilinçdışında obje a veya imgesel fallusa indirgemesi olur. Obje a ve imgesel fallus da fantazmı harekete geçiren, son derece kişisel, hatta kişinin varlığının en derinlerinden gelen yaratımlardır. Karşıdaki insanla pek bir ilişkileri yoktur. Bu sebeple ilişkideki taraflar esasen kendi fantazmlarıyla beraberlik yaşarlar. Bu açıdan yaklaşıldığında da "cinsel ilişki yoktur"; özneler, kendilerini süreğen bir yanlış anlamanın ve imkansızlığın içinde bulurlar.
Psikanaliz ve İlişkiler: Oedipal Üçgenler
Obsesifin Partnerleri: "Femme Fatal" ve İdeal Anne
Bir ilişki iki kişi arasında yaşanıyor olsa dahi, her zaman reel düzlemde ya da fantazmda başka kişilerin de dahil olduğu açmazlar üzerinden şekillenir. Bu açmazlardan en yaygın olanlarından biri, partnerlerini zihinlerinde ikiye ayırarak ilişki yaşayan obsesif öznelerle ilgilidir. Obsesif özne, küçük yaşlardan itibaren annesinin jouissance yaşama kapasitesini, kendisine bakım ve ilgi veren tarafından ayrıştırarak zihninde iki farklı anne imgesi oluşturur. Jouissance'tan ayrıştırılan "bakım veren anne" idealize edilir. Annenin bu iki tarafı, zihinde iki farklı kadın figürü olarak tutulur. Bu, esasen, annenin jouissance'ıyla karşılaşmaya karşı geliştirilmiş bir savunma mekanizmasıdır. Bu savunmanın şiddeti, maskülen kimlikle kurulan özdeşleşimin kırılganlığına paralel olarak artar. Zevkle ilişkilendirilen imgesel anne, zamanla bir çeşit "Femme Fatale" ya da "kötü kadın" imgesine dönüşür.
Söz konusu savunma, ilerleyen yıllarda (çoğunluğu maskülen cinsiyet yapısında konumlanan) obsesif öznenin partnerlerine de genellenir. Obsesif, bir kadına aynı anda sevgi ve cinsel ilgi duymakta zorlanır. Onun için çoğu durumda iki seçenek vardır: bir kadın ya cinsel ilginin, ya da sevginin nesnesi olabilir. Evlilikte ya da uzun süren ilişkilerde yaşanabilen cinsel ilgi azlığında bu durumun da payı vardır: evlenilen kişiyle ebeveynler arasında bilinçdışı düzlemde bir bağlantı kurulur. Obsesif özne, eşiyle annesi arasında bir bağlantı kurduktan sonra farkında olmadan eşini jouissance'a, yani erotik ilişkilere dair olan düzlemden soyutlayabilir.
Bu açıdan yaklaşıldığında obsesif, partnerinde çoğu zaman en az iki kadın görür: biri sevgi ile bağdaştırılıp yüceltilirken, diğeri jouissance ile ilişkilendirilir ve genellikle kadının bu tarafına karşı bir nefret de duyulur. Bazı obsesifler, partnerlerini aldatarak bu açmazı somutlaştırırlar. Böyle bir durumda, cinsel ilgi duyulan kadın ile sevgi hissedilen kadın iki farklı kişi üzerinden deneyimlenir.
Histerik ve "Diğer Kadın"
Çoğunluğu feminen cinsiyet yapısında konumlanmış olan histerik özneler, partnerlerine imgesel fallus'un taşıyıcısı olma atfı yaptıklarında, bilinçdışı düzlemde partnerlerini orijinal olarak imgesel fallus'un taşıyıcısı olduğuna inandıkları kişinin, yani babalarının yerine yerleştirirler. Ancak histerik, bu atfı yaparken, obsesifin aksine partnerini zihninde bölme eğiliminde olmaz. Histerik için öne çıkan düşlem, partnerlerinin arzusunda bir başka kadının bulunması ihtimalidir. Histeriğinin arzusunun yapısı gereği, "diğer kadın" her zaman fantazma dahildir.
En yüzeysel düzlemde, "diğer kadın", partnerin arzusundaki nesne olabilmek adına rekabet içine girilecek bir kişidir. Daha derin bir katmanda, histeriğin partnerin arzusunu tamamen karşılayacak kişi olmasını engellemek gibi bir işlevi de vardır. Arzu tatmin edildiği zaman yok olur. Bu duruma dair bilinçdışı bir sezisi olan akıllı histerik, daima partnerini tatminsiz bırakmaya uğraşır. "Diğer kadın", bu denklemde tatminsizliğe dair yakalanması gereken dozun ayarlanmasına yardımcı bir araç olarak rol alır. "Diğer kadının" oldukça derinlerdeki bir başka işlevi de partnerle kurulan bir özdeşleşim aracılığıyla histeriğin bu kadına karşı kendisinin arzu duyabilmesini sağlamasıdır. Sonuç olarak histerik, partneriyle ilişkisine imgesel bir kişiyi, "diğer kadını" sürükler. Histeriğin bu özelliği sebebiyle de bir ilişkide en az üç kişi olmuş olur.
Obsesif ve Rakibi: "Diğer Adam"
Çoğunluğu maskülen cinsiyet yapısında konumlanmış olan obsesif özneler, sıklıkla babaya dair bir aktarımı "diğer adam" üzerinden yeniden canlandırabilirler. "Diğer adam" da tıpkı "diğer kadın" gibi rekabet edilecek bir kişi olur. Bu rekabet, Oedipal üçgeni ilişki dinamiğine dahil ederek obsesifin erotik ilişkilerinden keyif almasını sağlar. Bazı obsesifler için böyle bir zihinsel üçgeni yaratmak, ilişkiye girebilmek için gerekli koşul bile olabilir. Obsesif özne, kendisini babaya dair bir aktarım yaptığı herhangi bir insanın, örneğin patronunun ya da öğretmeninin partnerine ilgi duyarken bulabilir. Bu noktada kadın, "diğer adamın partneri" olmasından dolayı önemlidir. Benzeri bir rekabet, babaya dair bir aktarımın pek de belirgin olmadığı arkadaş gruplarında da yaşanabilir.
Bir İlişkide Kaç Kişi Vardır?
Sonuç olarak, bir ilişkide her zaman ikiden fazla kişi vardır. Eski bir deyiş, bir ilişkinin her zaman en az dört kişiyi barındırdığını söyler: bu kişiler ilişkiyi yaşayan iki kişi ve onların zihinlerinde bulundurdukları diğer sevgililerdir. Leader (2023), psikanalitik bir açıdan yaklaşılınca bu sayının en az sekiz olduğunu belirtir: bu kişiler, iki sevgili, Freud'a göre her birinin içinde bulunan biseksüel bölünme ve partnerlerin ikişer ebeveynidir. Partnerlerin zihinlerindeki (veya gerçeklikteki) "diğer kadın ve erkekler" de bu hesaba katıldığında sayı daha da artar.
Sonuç
Özne, hiçbir zaman ilksel kayıp nesnesini tekrardan bulamaz. Bulduğunu sandığında da, partneriyle değil, yaptığı bilinçdışı yerleştirmelerden yükselen fantazmıyla ilişki yaşar. Bu yapısal imkansızlığın üzerine, fantazmın ilişkiye getirdiği açmazlar ve tanıttığı imgesel karakterler de eklenir. Kadın ve erkek, bu karakterlerin varlığıyla ilişkilerinde her zaman zihinsel bir kalabalık içinde yaşarlar. Bu kalabalık, ilişkilerin doğal dinamiğini sürekli olarak etkiler. Tüm bu faktörler birleşerek cinsel ilişkinin imkansız doğasına katkıda bulunur. Bu noktadan yaklaşıldığında Lacan'ın "Cinsel İlişki Yoktur" ifadesi anlam kazanır.
Kaynaklar:
Freud, S. (2001). Three essays on the theory of sexuality. In S. Freud, J. Strachey, A. Freud, A. Strachey, & A. Tyson (Eds.), The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud (pp. 123-244). Vintage. (Original work published 1905)
Lacan, J. (1956-1957). La relation d’objet, le séminaire IV. Retrieved from http://staferla.free.fr/S4/S4%20LA%20RELATION.pdf
Lacan, J. (1972). L’étourdit (C. Gallagher, Trans.). Retrieved from http://www.lacaninireland.com/web/wp-content/uploads/2010/06/JL-etourdit-CG-Trans-Letter-41.pdf
Lacan, J. (1972-1973). On feminine sexuality: The limits of love and knowledge, Book XX. W. W. Norton & Company.
Leader, D. (2023). Is it ever just sex? Routledge.
Monribot, P. (2013). “There is no sexual relation”: What does it mean? Clinical consequences of Lacan’s formulae of sexuation. ICLO-NLS Annual Seminar “The Names of the Real in the 21st Century”, Dublin.
Polat, M. S. (2020). A psychoanalytical study of women’s experiences related to early paternal loss and romantic relations [Master's thesis, Middle East Technical University].
Polat, S. (2023). Kadın ve arzusu: Arzunun babadan partnerye yolculuğu ve araştırma bulguları üzerinden analizi. In T. Gençöz (Ed.), Freud’dan Lacan’a vaka incelemeleri ve psikanalitik değerlendirmeler: Cilt 4 (pp. 183-230). Nobel Yayınevi.
Sciara, L. (2011). Annexe III. formules de la sexuation [Annexe III. sexuation formulas]. In L. Sciara, Banlieues: Pointe avancée de la clinique contemporaine (pp. 315-317). ERES.
Su Polat,
Ocak 2025
Comments