Klinik Psikolog | Psikanalist
+90 533 056 90 93
Psikanalize ve Psikanalitik Psikoterapiye Yakından Bakın
Kim Katılmalıdır? Nasıl Bir Süreçtir? Ne Kadar Sürer? Katılmakla Ne Elde Edilir? Teorideki Karşılığı Nedir?
Kim Katılmalıdır?
Psikanaliz herkes içindir. Herkes, hayatının herhangi bir noktasında psikanalize katılıp fayda görebilir.
Kendi psikanaliz süreçlerine başlayan kişiler çoğunlukla hayatlarıyla ilgili çeşitli zorlanmalar tarif ederler: alışkın oldukları, sıkça kullandıkları hayatla başa çıkma yöntemleri ya işe yaramamakta, ya da artık umdukları sonuçları vermemektedir. Bazı kişiler bu noktada yaşadıkları olayları, tecrübe ettikleri içsel ve dışsal çatışmaları, bazı düşünceleri, kaygı ve acı gibi duyguları katlanması zor bulabilmektedirler.
Diğer kişiler ise hayatlarında tarif edilen şekilde bir zorlantı veya kriz döneminden geçmiyor olsalar da kendilerini merak edip daha iyi tanıyabilmek, bazen de geçmişlerini gözden geçirip kendi hayatlarına farklı bir perspektiften bakabilmek isteğiyle psikanaliz sürecine başlamaktadırlar.
Sürece başlamayı düşünen pek çok kişi aklından “Neden hayatımdaki önemli insanlarla kurduğum ilişkiler bana olmasını istediğim kadar tatmin edici gelmiyor?’’, “Neden aklımdan geçen bazı rahatsız edici düşüncelerden kurtulamıyorum?”, “Yanlış giden nedir?”, “Neden hayatımdaki bazı şeyler üzerinde kontrol sağlayamıyormuşum gibi geliyor?”, “Kendimi bunalmış / kaygılı / korkulu / çaresiz bir halde bulmak istemiyorum”, “Neden eskiye göre bazı şeylerden daha az keyif alır oldum?”, “Ben büyürken / yetişkinliğimde tecrübe ettiğim bazı olayların üzerimde etkileri var gibi geliyor”, “İnsanlarla yargılanmadan konuşabilmek pek olası gelmiyor, genellikle duyulmadığımı hissediyorum”, “Bütün bunların kaynağı / benimle ilgili anlamı nedir?”, “Ben aslında kimim?”, “Ben aslında ne istiyorum?” gibi düşüncelerin geçtiğinden bahsetmektedir.
Nasıl Bir Süreçtir?
Psikanaliz oldukça öznel bir süreçtir: her analizanın öznelliği, dolayısıyla her bir kişinin psikanalize dair deneyimi tıpkı parmak izleri gibi birbirinden farklı olacaktır. Bu sebeple psikanalizi anlamanın en iyi yolu onu süreç içerisinde tecrübe etmektir.
Psikanaliz sürecinde kişiler farklı bir dinlenme tecrübesi deneyimlerler. Psikanalistle analizan arasında gündelik yaşamdaki ilişkilerden yapısal olarak farklı bir ilişki kurulur. Süreç için istenilen her şeyin konuşulabileceği, yargısız ve gizliliğin esas olduğu bir konuşma alanı yaratılmaktadır. Analizanların söylemleri her zaman ön plandadır.
Ne Kadar Sürer?
Psikanaliz uzun süreli bir çalışma çeşididir. Sorunlara geçici, kestirme, sadece davranışlara odaklanan, dolayısıyla pek de derinlikli açılımlar sağlamayan çözümler aranmaz. Aksine, kişilerin hayatla ve kendi arzularıyla ilişkilenme biçimlerinin daha kalıcı şekillerde dönüşüm geçirmesi amaçlanmaktadır. Bunların sağlananabilmesi düzenli katılımın sağlandığı ve uzun süren bir çalışma tarzıyla mümkün olmaktadır. Psikanaliz sürecinin nihai uzunluğu herkes için farklıdır.
Lacanyen psikanalizde kullanılan teknikler gereği her bir seansın süresi de farklılık gösterebilmektedir. Söylem sürenin belirleyicisidir. Bunun sebebi bir kişinin konuşmasındaki mantıksal zamanlamanın saatin zamanına eşitlenemeyecek yapıda olmasıdır.
Psikanalize Katılmakla Ne Elde Edilir?
Değişim.
Zamanla gündelik yaşamda kurulan ilişkilerden pek çok yönüyle ayrılan bir ilişkinin, yani psikanalist ve analizan arasındaki ilişkinin sağladığı alanda, zorlayıcı yaşanmışlıkların merkezindeki söze gelmeyen, kelimelerden kaçan “gerçeğin” konuşulabilir olması, bunun sonucunda da zorlantıların ağırlıklarını ve kişilerin üzerindeki etkilerinin hafifleyeceği ön görülür.
Kendilikle ilgili üretilen, söze gelen, belki de o ana kadar bilindiği bilinmeyen bilgiler ışığında kişinin kendi hayatına, ilişkilerine, geçmişine, bugününe farklı bir noktadan bakabileceği bir art alan sağlanmış olur. Bu alan kimi zaman özgürlükle eş değerdir: kişi, kendisiyle ilgili edindiği yeni bilgilerle nasıl hareket edeceğini, nasıl bir arzuyu takip edeceğini, bütün bunlar eşliğinde hayatında nasıl değişimler sağlayabileceğini değerlendirmeye başlar.
Bazı kişiler ise psikanaliz sürecine başlama nedenleri olarak yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra daha spesifik sorunlar da anlatırlar. Bu sorunlar panik atak, kaygı, depresyon, travmatik yaşantılar, öfkeyle ilgili problemler, yeme bozuklukları, özgüven eksikliği, cinsellikle ilgili yaşanan problemler, fobiler, takıntılı düşünceler, kayıp veya ayrılık sonrasında yaşanan duygusal zorlanmalar, vücutla ilişkili problemler, istenmeyen davranışlar, sosyal izolasyon, yalnızlık, kıskançlık, kimlik ve kendilikle ilgili sorular, ilişkisel zorluklar, motivasyon eksikliği, strese maruz kalıyor olmak ve topluluk önünde konuşmaktan korkmak olarak örneklendirilebilir.
Özetle her bir kişinin terapiye başlama nedeni kendi içerisinde özgün bir yaşanmışlık içerir. Bu özgün yaşanmışlıkların yeri, zamanı, kaynağı ne olursa olsun psikanalitik bir sürece başlamak kişinin kendisi için attığı bir adımı temsil etmektedir. Psikanaliz herkes için, hayatın her noktasında çıkılabilecek bir
yolculuktur.
Çalışma Tarzının Teorideki Karşılığı Nedir?
Söz konusu uygulamalar Lacanyen psikanalizden yola çıkar.
Psikanaliz, Sigmund Freud’un (1856-1939) bilinçdışını keşfi üzerine ortaya çıkan teori ve pratiğe verilen isimdir. Freud’un tabiriyle “konuşma tedavisi” olarak da anılır. Bilinçdışı, bilinçten bastırmayla ayrılan, bir nevi bilindiği bilinmeyen bilgiler bütünü olarak tanımlanabilir.
Jacques Lacan (1901-1981) Fransız bir psikanalisttir. Pek çok çevre tarafından Freud sonrası psikanalistler arasında en derinlikli teorik katkıları sağlamış olan kişi olarak anılmaktadır. 1950’lerden itibaren öncelikle “Freud’a Dönüş” adını verdiği hareketle, sonrasında da pek çok özgün katkısıyla psikanalitik teoriyi geliştirmiştir. Bilinçdışının bir dil gibi yapılandığını, bu nedenle bilinçdışıyla çalışılırken dil üzerinden ilerlenmesi gerektiğini öne sürmektedir.