top of page

Baba: Reel, İmgesel ve Simgesel Babalar

  • Yazarın fotoğrafı: Su Polat
    Su Polat
  • 15 Haz
  • 4 dakikada okunur

Babalık, Lacanyen kuramda yalnızca biyolojik değil; simgesel ve imgesel düzeylerde yapılandırılan bir pozisyondur.
Babalık, Lacanyen kuramda yalnızca biyolojik değil; simgesel ve imgesel düzeylerde yapılandırılan bir pozisyondur.

Bilinçdışının gelişimi, yaklaşık 2,5–3 yaşlarında, çocuğun ebeveynlerini gerçek hayattaki kimliklerinden ve davranışlarından bağımsız bir şekilde algılamaya başlamasıyla şekillenir. Oedipal sürecin başlamasıyla birlikte anne ve baba, artık yalnızca gerçeklikte üstlendikleri rollerle değil, bu rollerden bağımsız bir şekilde de deneyimlenir. Bu aşamada, simgesel ilişkiler devreye girer ve çocuk, anne ile babayı merkeze alan fanteziler aracılığıyla onlarla ilişki kurar. Bu durum, çocuğun ebeveynlerinin gerçek kişiliklerini kavramasını oldukça zorlaştırır (Lacan, 1956–1957).


Lacan, bu durumun yalnızca çocuklukla sınırlı olmadığını, her öznenin —özellikle

gelişim döneminde önemli roller üstlenmiş kişilerle olan ilişkilerinde—

benzer bir zorluk yaşadığını belirtir: Özne için insanları oldukları hâliyle, yani gerçeklikleri içinde algılamak kolay değildir. Başka bir deyişle, fanteziyle kurulan etkileşim, bireyin karşısındaki kişiyi olduğu gibi görmesini engeller (Lacan, 1956–1957). Hatta psikanaliz de bu esasi yanılsamanın yetişkinlikteki kompülsif tekrarını, yani transferi merkezine alarak çalışır.


Bu bağlamda, fiziksel gerçeklikte var olan baba; fanteziler yoluyla görülen, hatta kurgulanan baba; ve simgesel süreçleri harekete geçiren baba, öznenin içsel yapılanması açısından üç farklı “baba” oluşturur. Dolayısıyla her birey için üç farklı baba söz konusudur: reel baba, imgesel baba ve simgesel baba. Lacan, bu üç farklı babadan ilk kez 1953 yılında verdiği bir derste söz etmiştir (Lacan, 1979).


İmgesel Baba


Çocukluk döneminde fantezinin devreye girmesiyle birlikte, öznenin ilişki kurduğu baba figürü neredeyse her zaman imgesel babadır. Öznenin söyleminde en net şekilde ayırt edilebilen baba da yine imgesel olandır (Lacan, 1956–1957). İmgesel baba; saldırganlık, idealizasyon ve özdeşleşmeye dair olan düzenden, yani imgesel alandan doğar. Bu baba, öznenin ona yüklediği anlamlara ve kurduğu özdeşleşimlere göre şekillenir: korkulan, küçümsenen, yüceltilen ya da tüm güçlü olarak algılanan baba imgelerinin tamamı imgesel babaya dahildir (Lacan, 1956–1957).


Adından da anlaşılacağı üzere, imgesel baba çocuğun hayal gücünün bir ürünüdür. Bu imge; çocuğun fantezileri, arzusu, reel babasıyla yaşadığı somut deneyimler ve içinde büyüdüğü kültürün “baba”ya dair ürettiği imgelerin bir araya gelmesiyle oluşur (Neuter & La Hulpe, 2011). Özne için “nasıl bir baba olmak isterdim?” sorusuna verilen yanıtlar da imgesel babayı oluşturan unsurlar arasında yer alır (Neuter & La Hulpe, 2011).


Ergenlerin idol olarak benimsedikleri figürler hakkında kurdukları söylemler incelendiğinde, imgesel babaya ait izler kolaylıkla görülebilir (Beine, 2011). Bu figür, bir yandan yasağı çiğneyerek arzunun gerçekleşebileceğini temsil ederken, diğer yandan Oedipal yasağın uygulayıcısı olarak da saygı uyandırır (Beine, 2011). Marty’ye (2003) göre imgesel baba, aynı zamanda anne, baba ve çocuğun belirli projeksiyonlarını yansıtan aile romansındaki babadır.


Simgesel Baba


Simgesel baba, Lacan’ın ifadesiyle Baba-nın-Adı (Nom-du-Père) olarak düşünülebilir. Aynı zamanda Freud’un Totem ve Tabu (1913) adlı eserinde bahsettiği ilksel baba ile de örtüşür (Lacan, 1956–1957). Bu bakış açısıyla simgesel babanın, bireyin cinsiyetlenme sürecindeki yeri daha net anlaşılabilir. Lacan’ın cinsiyetlenme matrisinde simgesel baba, maskülen yapıya ait alanda konumlanır. Bu alanda yer alan “fallik fonksiyonun hesaptan düştüğü bir X vardır” şeklinde okunan ∃x (¬Φx) formülündeki X, kuralın istisnasını temsil eder; yani fallusun (Φ) taşıyıcısıdır. Bu nedenle simgesel baba, feminen pozisyondaki öznenin erişmeye çalıştığı, “perdenin ardındaki partner” konumundadır.


Ancak simgesel baba, doğrudan deneyimlenebilir bir figür değil, transandantal bir pozisyondur. Bu pozisyon ne gerçek hayattaki baba figürüyle ne de başka herhangi biriyle özdeşleştirilebilir. Dolayısıyla simgesel baba, öznenin gelişiminin belirli bir anında devreye giren somut bir kişiye indirgenemez (Lacan, 1956–1957). Simgesel baba aynı zamanda gösterendir (Lacan, 1969–1970). Öznenin kuruluşunda önemli bir rol oynar: özneye bir isim vererek onu soyağacına dahil eder ve dilsel düzenin, yani simgeselin içine yerleştirir (Neuter & La Hulpe, 2011). Böylece özne, hem toplumsal hem de dilsel bir varlık olarak konumlanmış olur.


Reel Baba


Simgesel baba bu şekilde ele alındığında, reel babanın konumu da netleşir: Reel baba, spermi sağlayan, yani döllenmenin gerçekleşmesini mümkün kılan biyolojik bir unsur olarak işlev görür (Lacan, 1969–1970). Fiziki gerçekliği olan babadır. Lacanyen psikanalizle Freudyen düşünce arasındaki en belirgin ayrımlardan biri bu noktada ortaya çıkar. Freudyen kuramda reel baba, kastrasyonu sağlayan temel figürdür. Oysa Lacanyen teori bu rolü, fiziksel gerçekliğe sahip bir bireye, yani reel babaya değil; çocuğun dile girişini mümkün kılan transandantal bir konum olarak simgesel babaya atfeder. Bu yönüyle Lacan’ın yaklaşımı Freudyen kuramdan radikal biçimde ayrılır. Lacan’a göre kastrasyonun özünde, bastırma mekanizmasıyla birlikte bilinçdışının inşası, yani çocuğun dilsel düzene adım atması yer alır (Lacan, 1969–1970).


Sonuç olarak, ister maskülen ister feminen yapıda olsun, her özne için üç farklı baba vardır. Reel baba çok erken yaşlardan itibaren sahneden çekilir; özne, fantezinin merceğinden kurguladığı imgesel babayla ilişki kurmaya başlar. Simgesel baba ise diğer iki figürden tamamen farklıdır: o, pür hâliyle babalık fonksiyonunun kendisini temsil eder. 






Kaynaklar:


Beine, A. (2011). L'adolescent, son père idéal et le père réel. Cahiers de psychologie clinique, 36(1), 93-115. https://doi.org/10.3917/cpc.036.0093


Freud, S. (1913). Totem and taboo: Some points of agreement between the mental lives of savages and neurotics. In S. Freud, J. Strachey, A. Freud, A. Strachey, & A. Tyson (Eds. & Trans.), The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud (Vol. 13, pp. 1-162). Vintage.


Lacan, J. (1956-1957). La Relations d’Objet, le Séminaire IV. Retrieved from http://staferla.free.fr/S4/S4%20LA%20RELATION.pdf


Lacan, J. (1969-1970). The other side of psychoanalysis: The seminar of Jacques Lacan, book XVII (R. Grigg, Trans.). W. W. Norton & Company.


Lacan, J. (1979). The neurotic’s individual myth. The Psychoanalytic Quarterly, 48(3), 405-425. https://doi.org/10.1080/21674086.1979.11926884


Marty, F. (2003, May 1). La parentalité: Un nouveau concept pour quelles réalités? La place du père. Le Carnet Psy. Retrieved from https://www.cairn.info/


Neuter, P., & La Hulpe, C. (2011). Le père, ses instances et ses fonctions dans l'enseignement de Lacan et aujourd'hui, un quart de siècle plus tard. Cahiers de psychologie clinique, 37(2), 47-73. https://doi.org/10.3917/cpc.037.0047


Polat, M. S. (2020). A psychoanalytical study of women’s experiences related to early paternal loss and romantic relations [Master's thesis, Middle East Technical University].


Polat, S. (2023). Kadın ve arzusu: Arzunun babadan partnere yolculuğu ve araştırma bulguları üzerinden analizi. In T. Gençöz (Ed.), Freud’dan Lacan’a vaka incelemeleri ve psikanalitik değerlendirmeler: Cilt 4 (pp. 183-230). Nobel Yayınevi.







Su Polat,

Haziran 2025

 
 
 

Comments


bottom of page